Ebru Pektaş
Türkiye’nin ruhu, dişil arzusu dilsizleştirilebilir mi?
Kadının arzusu “kamusal bir olay” haline gelir. Kadının arzusu, izbe yerden, kuytudan, karanlıktan, belli belirsiz fısıltıdan kurtulmuştur artık. Onu, kentte, ”yeni kamusalda”, mahallenin göbeğinde, “seni yerler” diye atılan lafta buluruz.
Kasaba ahlakı ile kâr mantığı arasında “ayhalimiz”
Biliyoruz ki vergiyi alanla, pedi siyah poşete koyan; TDK’sına “kirli” kelimesinin anlamlarından biri olarak "aybaşı durumunda bulunan (kadın)" yazanla, biyolojik bir periyodu kazanç kapısına çeviren aynı tarafta.
Yoksulluğun Cinsiyeti
Sonuç olarak yoksulluk yalnızca cinsiyetli bir şey değildir, “kadın yoksulluğu” Türkiye kapitalizminin karakteristik niteliklerinden birine dönüşmüş durumdadır.
Kadınların 'hesaplaşma çizgisi'
Rejimin saldırı hattı bellidir, İstanbul Sözleşmesinden, 6284’e, nafaka hakkından medeni hukukun temel unsurlarına uzanan bir silsile karşımızdaki. Dahası kadınların istihdamı resmi verilerle yüzde 30’u geçmezken, kadın yoksulluğu da kayıt dışı çalışma da artmakta. Kadınlar için yaşamla ölüm arasındaki çizgi buradadır.